Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

LİLA'NIN GÜNCESİ | ÇEKİLİŞ

Resim
Arkadaşlarrrr bir süre önce güzel bir çekilişe katılmıştım. Tabi ki kazanamam diye düşünerek 😂 sonrasında çekilişin açıklandığını duydum, ben acaba katılmış mıydım diye düşündüm. Neyse en azından bir yorum atarım, bloğu ziyaret etmiş olurum dedim. Bir girdim ki DESTİNO kazandı. Ben şok tabi. İnanmadım önce. Sonra çok sevindim. Daha önce hiç bir çekilişi kazanmamıştım (biliyorum çoğunuz öylesiniz 😂) tabi ki bu sonuç beni çok mutlu etti. İşte   burada  :) Dün de kargom gelmiş, ben üniveristede okuyorum çoğunuzun bildiği gibi ve de yurtta kalıyorum. Kargo gelmiş dee benim haberim yok iştee. Neyse Lila ' ya mesaj attım bugün. O da ben bakıyorum takip numarasından dün teslim edildi diyor dedi. Şaşırdım. Haberim yok çünkü geldiğinden. Bugün okuldan sonra gidip idareye sordum. Onlar da geldi deyince ikinci bir mutluluk  sardı  beni  :) Hemen odama çıkıp açmak istiyordum. Sabırsızlık işte. Vee açar açmaz bayıldım. O kadar tatlılar ki... Kendi elleriyle yaptığı çok güzel hediyeler d

3 GÜNLÜK KİTAPLAR | SABAHATTİN ALİ | SIRÇA KÖŞK | #1

Resim
Herkese yeniden merhaba! Bu gün sizlere yeni bir yayına başlayacağımı söylemek için buradayım. Ben dedim ki, herkes kitap okumayı pek sevmiyor ya hani, insanların en fazla 3 günde okuyabileceği kitaplardan oluşan yeni bir seri başlatayım. Yani her ay 1 ya da 2 tane en fazla 3 gününüzü alacak bir kitabı sizlerle paylaşacağım. Tabi ki normal kitap yorumlarıma da devam edeceğim. Eğer beni instagramdan da takip ediyorsanız bu günlerde okuduğum kitabın ‘’Sırça Köşk’’ olduğunu görmüş olmanız lazım. Sırça Köşk çoğu kişinin bildiği gibi Sabahattin Ali’ye ait olan bir öykü kitabı. Ben öyle sevdim ki! :) ‘’3 Günlük Kitap’’ başlığımın ilk konuğu Sırça Köşk oldu. İçinde 13 tane öykü  ve 4 tane de masal bulunan bu eseri bence siz de çok seveceksiniz. Her öykünün ya da masalın sonunu merakla okumak ayrı bir keyif veriyor insana. Benim en sevdiğim hikaye ‘’Dekolman’’ oldu. En sevdiğim masal ise ‘’Sırça Köşk’’ oldu ama ‘’Bir Aşk Masalı’’nı da çok çok sevdim. Aslında ben bir bütün olarak kitaba

Kaçarım Dünyadan

Kalbim kırılırsa tekrar konuşamam ama kalemimin ucu kırılırsa onu tekrar açabilirim,  yani kalemim susmasın diye çaba harcayabilirim. O kırmaz kalbimi, bilirim.  Ellerimde çünkü. Benim elimde kalemim. ama kalbim,  Benim elimde değilki. Sevdiklerimin kollarına atmış kendini. Sevgi vermekle meşgul etrafa. Kalbim kırılırsa konuşamam demiştim, konuşamam korkarım çünkü. Binlerce kez kırılmasına izin veremem. Kaçarım dünyadan... Kendi dünyamdan. Kaçmak çare olmaz aslında. Eninde sonunda yakalanacağımı bile bile çırpınırım, kırılmasın diye. En iyisi kalemimin ucu kırılsın da  kalbime dokunmasınlar diye yazmayı denerim. En azından onu açabilirim...  Okuyun yazdıklarımı, kulak verin bana diyebilirim. ama, Kalbimi kırmayın diyemem çünkü bilirim, kırılacak kalbim...

Kalbine iyi bak

Her yer soğuk. Buz kesti ellerim. Soğuk üşütür elbet insanı. Dondurur hatta. Yeter ki kalp soğumasın. Donmasın. Ellerim buz kesti demişken, kalbim hala sıcak. Hissedebiliyor musun? Hisset. Kalbi sıcak olan insanlar hep etrafında. Bende buradayım. Yanındayım. Hep sana yazıyorum bunları. Evet bu yazıyı okuyan kişi, SANA. Senin için yazıyorum, dinle beni lütfen. Korkma hayattan. Korkak olma. Sev kendini! Herkesi! Seni sevmeyeni sevme ama. Boş ver onları.  Seni mutlu eden ne varsa onu sev. Kitap oku dans et.  Ya da ne bileyim, ağla istersen. Ama mutluluktan. Üzülme nolur. Bırak üşüsün ellerin. Kendine değil, Kalbine iyi bak...

kalk gidiyoruz

beklemek ve bekletilmek adına yaşanan her şey daima üzücü olur ya! çünkü insan beklediğinde beklemekten yorulur. yorgunluksa tanımlanamayan bir duygudur adeta; uyusan geçmez, otursan geçmez... yorgunluk hiç geçmezki. bekletmekse karşı tarafı yorar. tabi sen hissetmezsin onun ne hissettiğini. sadece bekletirsin işte. ''ne var canım biraz beklese ne olacak sanki!'' dersin. ama hayat beklemiyor işte. hatta sen beklerken bile seni bekletmiyor. şak diye koyuyor karşına tüm yaşanacakları. o yüzden bekleme. bekletme. hadi kalk! gidiyoruz gitmemiz gereken yere.

Film İncelemesi | Lucy

Resim
Herkese merhaba arkadaşlar, uzun zamandır film incelemesi yapamıyordum çünkü film izlemeye vaktim olmuyordu. Bu gün izledim bu filmi ve hemen sizler için yorumlamak istedim. Filmi aslında sevdim ama sonunu biraz anlamsız buldum diyebilirim. İzlerken keyif aldım, çoğu sahnesi benim hoşuma gitti. Biraz kopukluklar vardı sanki bilemiyorum bağdaştıramadığım bazı noktalar oldu. ''Bir insan beyninin %100'ünü kullanırsa ne olur?'' sorusunun cevabını yavaş yavaş görüyorsunuz bu filmde. Yüzdeler giderek artıyor ve sonuca ulaşıyorsunuz. Fantastik film gibi bi' şey tam çözemedim. Çok fantastik sahneleri yoktu ama o tür bi şey iştee. Birazda bilimsel tabiki. Arada ufak tefek belgesel sahneleri var.  Bilim kurgu diyelim en iyisi. Oldukça sürükleyici, izlerken sıkılmıyorsunuz ben sıkılmadım yaniii ... :) Hem artı hem eksi yönleri var. Ne bayıldım diyebilirim ne de hiç beğenmedim. İzleyenlerin yorumunu da merak ediyorum ayrıca. Filmin süresi kısa olduğundan mıdır b

TREN 3

Okumanız Gerekenler: Tren-1 Tren-2 Sevdiğim adam,  artık yoktu... Otobüs ilerledikçe kalbimin hızı azalıyordu. Hala inanamıyordum gerçek miydi tüm bu yaşananlar. Onca güzel gün, anı hepsi çöp olmuştu. İneceğim durağa geldiğimde evimin sokağını çok özlediğimi fark ettim. Oysa sadece sevdiğim adamı özlediğimi zannediyordum. Ailemden bile fazla. Nasıl yapmıştım bu aptallığı. ''Bir daha kimseyi sevmeyeceğim!''dedim kendime. Evime geldim. Annem açtı kapıyı kocaman gülümsemesiyle. Boynuna atladım. Gözyaşlarım öyle akıyordu ki durduramıyordum...  Sonra babama, kardeşime sarıldım. Annem ağladığımı görünce, dayanamadı. Kan çanağına döndü gözleri, o da ağladı. Fazla konuşamadım. Yorgundum zaten.Odama çekildim. Valizimi açtım. Sevdiğim adama aldığım hediyeye baktım, sonra da aynaya. Kendimden nefret ettim. Tam o sıra odamın kapısından bir ses ''tık tık''... Gözyaşlarımı hızla silerek ''gel!'' dedim. Annemd

Nerelerdeyim?

Resim
Sabahları her yerin sessiz olması ve sokakların boş olması beni hep mutlu eder, kalabalığı sevmem pek.  Yürüyordum. Yolda giderken pembe saçlı bir teyze gördüm. Kızıl falan değil ciddi ciddi pembe. Hatta tatlı bir pembe, bir de köpeği vardı. Hayatı çok mu renkli yoksa renklendirmeye mi çalışıyor diye düşündüm. Belki sadık bir dost arayıp bulamamış ve o tatlı köpeği almış kendine dost edinmişti. Bilemiyorum duygularını,  hissettiklerini. Derin düşünmüş olabilirim. Pembe rengi ve köpekleri seven herhangi biridir belki de... Yürürken kulaklığımı taktım. Yollar sessizken de sadece duymak istediğimi duydum. Hani derler ya, mutluyken şarkının müziğini, mutsuzken de sözlerini dinlersin diye.  Ben bu yaşıma kadar hep sözlerini dinledim. Mutsuz olduğumdan değildir ama önemli olan her zaman güftedir bende. Şarkılar bana şiir gibi geldiğindendir belki de... Her zamanki gibi tren yolculuğu yaptım. Trende tatlı bir teyze yanıma oturdu. Kıyafetleri yukarıdaki, eşyalar için ayrılan bölüme koy

Kitap Okuma Alışkanlığı Nasıl Kazanılır? | Eşekli Kütüphaneci

Resim
Bu gün dersteyken hocamız bize bir hikaye anlattı, yaşanmış bir olayın hikayeleştirilmiş hali diyelim. Kısaca ondan bahsedip sadede geleceğim. Ürgüp'te Kütüphaneci bir amca varmış, günlerce beklemiş kimse kütüphaneye gelmemiş. Sonra yetkili yerlere haber vermiş ama ondan sonra da ancak 1-2 kişi gelmiş. O da kendince çareler aramaya başlamış ve gidip bir eşek satın almış. Bu eşeğe raflar yerleştirmiş ve raflara da kitaplar... Köy köy gezerek kitapları dağıtmış. Oradaki çocuklara da ''Çocuklar, bunları okuyun aranızda değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım, kitapları yıpratmayın diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak.'' dermiş. Zaman geçtikçe herkes bu durumdan çok memnun olmuş, amcanın gelmesini heyecanla beklemeye başlamış ve artık insanlar kütüphaneye giderek kitaplar almışlar... Şu anda onun bir heykeli de Ürgüp'te imiş. Yani diyorum ki, okumak için bize birinin kitap getirmesini beklemiyoruz değil mi? Her şey elimizin altında.

Film İncelemesi | Altıncı His (The Sixth Sence)

Resim
Herkese mutlu pazarlarr, bu gün size güzel bir film önerisinde bulunacağım. 1999 yapımı bu filmi izlemeyen kaldıysa koşsun hemen izlesin diyorum ben. Özellikle ''bir film olsa da sonunda ağzım açık kalsa'' diyenler için bu film :) Vizyon Tarihi: 04 Şubat 2000 Yapımı: 1999 - ABD Tür: Dram, Gerilim, Gizem Süre: 107 Dakika Yönetmen: M.  Night Shyamalan Oyuncular: Bruce Willis, Mischa Barton, Haley Joel Osment, Donnie Wahlberg, Toni Collette Size şöyle söyleyeyim, izlediğim en etkileyici filmlerden biriydi. Uzun zaman önce izledim ama hala etkisindeyim. Ne zaman biri bana bir film öner dese aklıma gelecek ilk filmlerden biri ''Altıncı His'' oluyor. Filmde 8 yaşında küçük bir çocuk var ve bu çocuğun normal ötesi bazı güçleri var, bu derdini de bir psikoloğa açıyor. Film gerilim dolu, adeta kitleniyorsunuz izlerken. Başrol Bruce Willis. Filmin finali izleyen herkesin dilindedir bence. Şaşırtıcı bir son ve sadece sonu heye

Ütopya'dan Mimliyoruz

Resim
Herkesee merhabaa! :) Semanur beni mimlemiş, hem de çok tatlış bir mime. Bu mimi  Semanur Kok  ve Hikaye Kalpli Kadın başlatmış bu arada. Ben de hemen yapayım dedimmm :) Semanur'un mimi için tık tık :) 1.Mucizelere inanır mısınız? Neden? İnanırım ya, bence dünyaya gelmemiz bile bir mucize. Hayatın kendisi, bize verdikleri her şey mucize. Beklemediğimiz anda öyle güzel şeyler oluyor ki. Tam da umudumuzu kesmişken! Bazen de korkuyoruz hayattan, sorumluluklarımızdan. Üstesinden gelemeyiz sanıyoruz. ''Allahım bir mucize olsun.'' diyoruz. Evet, iyi yapıyoruz. Çünkü en büyük mucize duada saklı. Ben inanıyorum işte ahali :) Bence siz de inanın :) 2. Şuan bir mucize olsa ne olsun istersiniz?  Madem Ütopya'dan mimlendim, mucize olsun isterim tabi ki :) Mesela üniversiteyi güzel bir ortalamayla bitirmişşş, atanmıışş sonra da kucağımda bebişimle yeni yazdığım kitabımı okusaydım keşke şimdi. Onu uyutmak için kendi kitabımı okusaydım mesela. Aklımda y

77 Milyon Kişiyiz, Hepimiz Ayda 1 TL Versek?- Yardım Projesi

Resim
Arkadaşlar herkese merhaba, bu gün size ne kitap yorumu, ne film yorumu ne de bir hikaye paylaşacağım. Bu gün kendim için değil yardıma muhtaç insanlar için yazıyorum. Öyle internette sayfaları dolanırken bir siteyle karşılaştım. Keşke benim aklıma gelseydi dedim içimden, çok güzel bir fikirdi çünkü. Üniversiteli  7 arkadaş karar vermiş ve sadece ayda 1 lira toplayarak insanlara yardım edelim demiş. Düşünsenize 77 milyon insan ayda 1 lira verse ne kadar iyi bir para birikir! Ben de dedim ki madem benim aklıma gelmedi, sayemde 3-5 kişi bile bu oluşumu duysa benim için kârdır ve muhtaç insanlar için de. Site:  www.1tl.org.tr Bu arkadaşlar paraları telefonumuza attığımız liralar sayesinde topluyor. Yani her zaman internet paketi, sms ya da dakika yapmak için attığımız o liralar var ya onlardan. Bence bu paketleri yapan çoğu insan için 1 lira çok az bir miktar ve bu oluşum 1 liradan tek bir kuruş bile fazlasını kabul etmiyor. Sadece 1 lira… Sitede şeffaf bir kumbara var ve

Kitap İncelemesi | Grigory Petrov-Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Resim
TANITIM Tarihte öyle milletler gelmiş geçmiştir ki, yiğitlikleriyle, ihtişamlarıyla gözlerimizi kamaştırırlar. Fakat bunlar sonunda, genel bir ahlak bozukluğunun kurbanı olmuşlardır. Ben sizi topluca çürümekten, düşünsel bir uyanışa çağırıyorum! Kitabımın her bölümünün, her sayfasının sonunda okurlarıma şunu hatırlatmak isterim: Hayat yapıcılığına ne zaman başlıyorsunuz? Siz ey bay ya da bayan, hayata borcunuzu ne zaman ödeyeceksiniz? Yazar Grigory Petrov'un çeşitli aralıklarla çıktığı Finlandiya seyahatlerindeki notlardan oluşan eser, 1800'lerin son döneminde Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için başta Johan Vilhelm Snelman olmak üzere ülkedeki bir avuç Fin aydının verdiği olağanüstü mücadeleyi anlatır. Herkese selam! :) Birkaç gün önce okumaya başladığım kitabı bitirdim ve size kısaca anlatmak istedim. Bu kitap tamamıyla Finlandiya’nın nasıl iyi bir ülke haline geldiğini anlatıyor. Finlandiya ilk önce İsveç daha son

MİM | Hayallerimiz ve Biz

Resim
Pazar pazar bir mim yazmak eğlenceli olur diye düşünerek sevgili Yaşampare 'nin beni davet ettiği bu mimi yazmaya karar verdim :) Onun mimine de buradan  ulaşabilirsiniz :) Ona da buradan teşekkür ediyorum :) Geçelim sorularımıza :) Hayal kurmaktan hoşlandığınız yer ya da zaman dilimi var mı? Hayal her yerde her zaman kurulur tabi ki ama ben yolda yürürken ya da otobüsle, arabayla bir yerlere giderken hayal kurmayı çok severim. Hele bir de arkada müzk varsa :) Bir de eskiden gece uyurken çok hayal kurardım :) En çok nelerin hayalini kurarsın? Açıkçası ben hayal kırıklığına uğramamak için çok fazla hayal kurmuyorum. Belki de korkuyorum kötü şeyler olmasından. Hayallerim en çok kitap yazma isteğimle ilgili oluyor :) Şimdiye kadar çok hayalinizi gerçekleştirdiniz mi? Genelde ulaşılabilir hayallerim vardı. Üniversiteden önce üniversiteyi kazanmak, tek başıma başka bir şehirde hayatımı sürdürebilmek gibi. Üniversite süresinde bir işe girip hem okuyup hem çalışmayı

Sohbet tadında | Lâ Tahzen *

Resim
Bu sabah… Gece kitap okurken uyuya kaldığımdan alarmı kurmadan uyumuşum. Sabah uyandığımda da telefonum kendi kendine kapanmış. Uyuya kalınca geç kaldığımı anladım, kolumda saatim de yok, telefon açılana kadar saatin kaç olduğunu öğrenemedim. Dersim 10.20’de başlıyordu. Telefonun açılması 1 dakika kadar sürdü sanırım. O 1 dakika içinde aklımda türlü senaryolar… ‘’Saat kesin 11 olmuştur!’’ demeler  falan… Neyse ki saat 9:30du. Yine de çok geç bir saatti. Aceleyle hazırlanmaya başladım.  Kendi kendime sinirleniyordum. Acele işe şeytan karışır sözüne hep inanırım. Bu sefer şeytan pek karışmadı ama olsun. Saat  10 gibi hazırdım, tabi ki kahvaltı yapmaya vaktim kalmamıştı. Hızlı adımlarla tramvay durağına yürüyordum. Bir yandan da ileriye doğru bakıyorum, tramvay geliyor mu diye. Bir de durağa bakıyorum, eğer kalabalıksa tramvayı kaçırmadım demektir ama 3-5 kişi varsa kesin kaçırdım... Yürümeye devam ettim. Durağa geldim, uzaktan tramvay gözüktü. ‘’ohh be!’’ dedim elbette. Tramvaya bindi

KİTAP İNCELEMESİ | JOHN VERDON-PETER PAN ÖLMELİ

Resim
Yazar : John Verdon Çevirmen : Enver Günsel Yayınevi : Koridor Yayıncılık Tür / Konu : Macera Roman (Çeviri)  Polisiye Sayfa : 523 sayfa Orijinal Adı : Peter Pan Must Die: A Novel Orijinal Dili : İngilizce Basım Yeri : İstanbul Basım Tarihi : 2014 Arka Kapaktan Aklından Bir Sayı Tut'un yazarı John Verdon'un şimdiye dek yazdığı bu en şaşırtıcı romanında, her olayı bulmaca çözer gibi ele alan Dave Gurney, polisin belirttiği şekilde işlenmesi imkansız olan bir cinayeti sıra dışı dehasıyla çözebilecek mi… Varlıklı bir işadamı, annesinin cenazesinde suikasta kurban gitmiştir. Suçlu bulunan karısı tutuklanır ve ömür boyu hapse mahkum edilir. Onun masum olduğuna inanan sürgündeki dedektif Hardwick, bu esrarı çözebilecek tek kişinin, Dahi Dedektif Dave Gurney'in kapısını

MİM | Sevgili Mary's Life

Resim
Yine çok güzel bir mimle buradayıım :) Bu aralar yine mimler çoğaldı galiba. Bu güzel mim için tatlı arkadaşım  Mary's Life 'a çok teşekkür ederimm :) Onun mimine de   buradan   ulaşabilirsiniz :) Şimdii sorulara geçelim :) 1) Nasıl blog yazmaya başladınız? Yazı yazmak her zaman hayatımın bir yerinde vardı. Bende blog açmaya karar verdim, 1 buçuk 2 yıldır bloğum var aslında ama ilk yazımda da söylediğim gibi bir türlü devam edemiyordum, vazgeçiyordum. Sabırlı olamıyordum. 2016 Eylül'de kesin olarak karar verdim ve bu sefer sabırla yavaş yavaş ilerliyorum, iyi de gidiyor :) 2)Bloğunda daha önceden yazmadığın bir tarzda yazacak olsan bu ne olurdu? Sanırım makyaj, kozmetik ürünler tarzında bir konuyla ilgili yazardım. Bloğumda bu tip bir yazıya hiç yer vermedim, sanırım vermeyeceğim de ama daha önceden yazmadığın bir tarzda yazacak olsan bu ne olurdu sorusuna cevabım bu şekilde :) 3)Bloglarda okumayı en çok sevdiğin konular nelerdir? Ben daha çok k